Etmezsen etme
Adamın biri,
bir gün ağacın altında namaz kılıyormuş. Ağaçta bulunan başka biri de
onu izliyormuş. Namazını bitiren adam daha sonra namazının kabul olması
için Allah'a dua etmeye başlamış. - "Allahım sen namazımı kabul et."
Ağaçtaki adam: - "Etmem", diye cevap vermiş. Adam şaşırmış.
Tekrarlamış: - "Allahım sen kıldığım namazı kabul et." - "Etmem."
Adamın şaşkınlığı iyice artmış. Yine: - "Allahım sen namazımı kabul
et", demiş. Ağaçtaki adam tekrar: - "Etmem", deyince adam sinirlenmiş.
- "Etmezsen etme. Zaten abdestsiz kılmıştım
Ağaç yürümezse
Nasreddin
Hoca'ya yapılan sataşmalar tükenip bitmez. Akşehirliler bir gün Hoca'ya
takılır ve sorarlar: - "Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi
olduğun söylenir aslı var mıdır?" Hoca'nın böyle bir iddiası elbette
yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar: - "Her halde öyle olmalı." -
"Böyle kişiler zaman zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini
herkese kanıtlar. Hoca madem kabullendin göster bir mucize de görelim!"
Hoca: - "Pekala şimdi size bir numara yapalım" der.. Karşısında
durmakta olan çınar ağacına; - "Ey ulu çınar çabuk yanıma gel!" der.
Tabii ne gelen ağaç var ne giden. Hoca yürümeye başlar ağacın yanına
varır. Akşehirliler: - "Ne oldu Hoca ağacı getiremedin, kendin oraya
gittin!" diye gülünce Hoca: - "Bizde kibir yoktur, dağ yürümezse abdal
yürür", der.
Sünnet
Nasreddin Hoca'nın evine
bir gün üç molla misafirliğe gelir. Üçü de birbirinden oburdur. Hoca ne
yemek çıkarırsa silip süpürürler. O kadar ki sahanlarda yemek bitince,
bunu da "sünnettir" diye ekmekle iyice sıyırırlar. Bu sirada odaya
Hoca'nın oğlu girer. Mollalar Hoca'yı memnun etmek için: - "Aman ne
güzel çocuk. Adı ne bunun?" diye sorarlar. Hoca: - "Adı Farzdır", der.
Mollalar şaşırıp birbirlerine bakarlar: - "Bu ne biçim isim Hoca
Efendi?" derler. "Şimdiye kadar böyle bir isim hiç duymamıştık." Hoca
hemen taşı gediğine koyar: - "Ya sünnet diyeyim de onu da mı yiyesiniz?"
Secdeye kapanırsa
Bir
gün Hoca, yol üstü bir hana inmiş. Han Nuh Nebi'den kalma bir yer.. Her
tarafı delik deşik; adeta çökmeye ramak kalmış. Hoca'nın yüreğine bir
korkudur düşmüş ama, ne desin? Nihayet bir söz arasında: - "Yahu, bu
senin tavan da ne kadar gıcırdıyor, beşik mübarek!" diyecek olmuş ama,
hancı baba hiç oralı olmamış; sözü şakaya boğarak: - "Ağzını hayra aç
Hoca, bu gıcırtı beşik gıcırtısı değil; tavan tahtaları Hakka tesbih
çekiyor!" demiş. Hoca'nın közü küllenir mi? Gözlerini hancının gözüne
dikerek: - "Peki ama", demiş; "ya bu tavan boyle tesbih çeke çeke aşka
gelip de secdeye kapanırsa, bizim halimiz nice olacak?"
Bize de uğrardı
Nasreddin
Hoca'ya dert yanıyorlar: - "Yahu Hoca senin karın çok geziyor." Hoca: -
"Olur mu canım? O kadar gezse arada bir bizim eve de uğrardı
Göle koş
Hoca,
bir gün kırlardan topladığı çalı çırpıyı eşeğine yükleyip evine
g*türürken: - "Acaba, yaş çırpı da kurusu gibi yanar mı?" diye düşünür
ve şeytana uyarak çalı çırpıyı yakar. Aralarında kuruları da bulunan
çalı çırpı hemen alev alır. Eşekte bir korku, bir telaş, huzursuzluktur
başlar. Anıra anıra, çifte ata ata dört nala koşmaya başlar. Hoca da
arkasından olanca gücüyle bağırır: - "Aklın varsa göle koş!"
Hz. İsa
Nasreddin
Hoca, bir köyde vaaz veriyormuş. Laf arasında Hazreti Isa'nin göğün
dördüncü katında olduğunu söylemiş. Vaazdan sonra, bir kadın Hoca'ya
yanaşmış: - "Hazreti Isa, orada ne yer, ne içer?", demiş. Hoca'nın
tepesi atmış: - "Ey hatun, köyünüze geleli şunca zaman oldu, benim ne
yiyip, içtiğimi sormazsın da, Allah'ın peygamberini sorarsın
Sana ne?
Bir
gün Nasreddin Hoca eve doğru yürüyormuş, bir arkadaşı arkadan seslenmiş
"aman hoca gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına kadar
doluydu". Hoca istifini bozmadan "bana ne" demiş. Arkadaşı, "ama hoca
helva kazanı sizin eve gidiyordu, buna ne dersin?" demiş; hoca yine
istifini bozmadan "o zaman sana ne?" demiş
Bir ayak
Nasreddin
Hoca abdest alırken, bir ayağına su yetmemiş. Namaz kılarken de bir
ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış. Bunu gören cami cemaati: -
"Hocam bu nasıl namaz?" diye sormuş. Nasreddin Hoca: - "Bir ayağı
abdestsiz namaz", diye cevap vermiş
Cennete gidersiniz
Bir
gün padişah Nasreddin Hoca'ya sormuş: "Hocam ben ölünce cennete mi
gideceğim yoksa cehenneme mi, söyle bakayım?" demiş. Hoca padişahtan
korkmadan: - "Cehenneme gidersiniz padişahım.." demiş. Padişahın
sinirden sakalları titremiş. Bu durumu gören Hoca: - "Kızmayın
padişahım ben aslında size cennete gidersiniz diyecektim fakat sizin
cellatlarınızın kılıçlarıyla ölen suçsuz kişilerden cennet dolup
taşmış. Bu yüzden cennete sığmazsınız diye cehenneme gidersiniz dedim",
demiş
İddia
Nasreddin Hoca, bir gün eşeğiyle odun
getirir. Hava da cok sıcak olduğundan hem kendisi hem eseği kan ter
içinde kalırlar. Hoca odunları indirir, yerleştirir. Karısına:
- Hatun, eşek cok yoruldu, onu bir yemleyiver, diye seslenir.
Karısıda o gün yorgun olduğundan:
- Efendi, benim işim var, sen yemleyiver, der.
Hoca sıcaktan iyice bunalmış vaziyette kendini minderin üzerine atar.
- Olmaz! Hiç halim yok, veremem, sen ver der.
Eşeğin yemini sen vereceksin ben vereceğim derken iş kızışır. Epeyce tartışırlar. En sonunda Hoca:
- Pekala! Öyleyse aramızda bahse tutuşalım. Kim önce konuşursa eşeğe o yem versin. Anlaştık mı? der.
Karısı
teklifi kabul eder. İkisi de birer köşeye çekilirler. Az sonra kadın,
el işini alarak komşuya gider. Hoca birşey diyemez. Aradan biraz zaman
geçer. Eve bir hırsız girer. Hoca'yı görünce kaçacak olur. Ama Hoca'dan
hiç ses ve tepki gelmediğini anlayınca kaçmaktan vazgeçer. Ortalıkta ne
var ne yoksa koca bir çuvala doldurur. Hoca'nın gözleri önünde çuvalı
yüklenerek evden çıkar. Karısı epey zaman sonra eve girip evin halini
görür. Eşyaların yerinde yeller esmektedir. Telaşla:
- Bu ne hal? Efendi! diye çiğlik atar.
Hoca yattığı yerden doğrularak:
- Haydi bakalım Hatun, bahsi kaybettin. Eşeğin yemini sen vereceksin! der.
Peygamberi kim?
Hoca
bir gün Timur'un adamlarından birine sormuş: - "Sen hangi
mezheptensin?" Adam elini göğsüne koyarak: - "Emir Timur!", demiş.
Oradaki bir başkası: - "Hoca Efendi, bir de peygamberini sor bakalım",
demiş. - "Gerek yok", demiş Hoca. "İmamı Topal Timur olursa, peygamberi
de kesinlikle Barbar Cengizdir."
Günah
Bir Ramazan günü
Nasreddin Hoca'nın gözleri susuzluktan afallamış. Dayanamayıp bir
çeşmeye çaktırmadan yanaşmış. Tam suyunu içerken, bir köylü görmüş
hocayı: - "Aman hoca, günah değil midir bu yaptığın!" - "Yıkıl
karşımdan, Ramazan gider bir daha gelir, ama ben gidersem bir daha
gelmem; ne günahı'"
Kusur çömlekte
Hocanın bir gün subaşıya
işi düşmüş. Adam haraç ve rüşvet yiyen biriymiş. Hoca fakir, ne yapsın.
Bir çömleğe toprak doldurmuş ve üstüne bal sıvamış. Gitmiş işini
görmüş, ilamını almış, memnun. Ertesi gün kapısında bir adam bitmiş: -
"Hoca demiş, subaşı ilamda bir kusur etmiş. Geri istiyor..." Hoca yutar
mı: - "Kusura bakmasın evlat", demiş. "Kusur ilamda değil çömlekteydi."
Kanatlı develer
Günlerden
bir gün, Nasrettin Hoca camide vaaz verirken: - "Ey cemaat", der.
"Allah, deveyi kanatlı yaratmadığı için hepimiz durmaksızın, sürekli
şükredelim. Yoksa damlarımız çoktan başımıza yıkılmıştı..."
Bir ayak
Nasreddin
Hoca abdest alırken, bir ayağına su yetmemiş. Namaz kılarken de bir
ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış. Bunu gören cami cemaati: -
"Hocam bu nasıl namaz?" diye sormuş. Nasreddin Hoca: - "Bir ayağı
abdestsiz namaz", diye cevap vermiş.
Sana ne
Bir gün
Nasreddin Hoca eve doğru yürüyormuş, bir arkadaşı arkadan seslenmiş
"aman hoca gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına kadar
doluydu". Hoca istifini bozmadan "bana ne" demiş. Arkadaşı, "ama hoca
helva kazanı sizin eve gidiyordu, buna ne dersin?" demiş; hoca yine
istifini bozmadan "o zaman sana ne?" demiş.
Hz.İsa
Nasreddin
Hoca, bir köyde vaaz veriyormuş. Laf arasında Hazreti Isa'nin göğün
dördüncü katında olduğunu söylemiş. Vaazdan sonra, bir kadın Hoca'ya
yanaşmış: - "Hazreti Isa, orada ne yer, ne içer?", demiş. Hoca'nın
tepesi atmış: - "Ey hatun, köyünüze geleli şunca zaman oldu, benim ne
yiyip, içtiğimi sormazsın da, Allah'ın peygamberini sorarsın!"
Secdeye Kapanırsa
Bir
gün Hoca, yol üstü bir hana inmiş. Han Nuh Nebi'den kalma bir yer.. Her
tarafı delik deşik; adeta çökmeye ramak kalmış. Hoca'nın yüreğine bir
korkudur düşmüş ama, ne desin? Nihayet bir söz arasında: - "Yahu, bu
senin tavan da ne kadar gıcırdıyor, beşik mübarek!" diyecek olmuş ama,
hancı baba hiç oralı olmamış; sözü şakaya boğarak: - "Ağzını hayra aç
Hoca, bu gıcırtı beşik gıcırtısı değil; tavan tahtaları Hakka tesbih
çekiyor!" demiş. Hoca'nın közü küllenir mi? Gözlerini hancının gözüne
dikerek: - "Peki ama", demiş; "ya bu tavan boyle tesbih çeke çeke aşka
gelip de secdeye kapanırsa, bizim halimiz nice olacak?"
Ağaç Yürümezse
Nasreddin
Hoca'ya yapılan sataşmalar tükenip bitmez. Akşehirliler bir gün Hoca'ya
takılır ve sorarlar: - "Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi
olduğun söylenir aslı var mıdır?" Hoca'nın böyle bir iddiası elbette
yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar: - "Her halde öyle olmalı." -
"Böyle kişiler zaman zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini
herkese kanıtlar. Hoca madem kabullendin göster bir mucize de görelim!"
Hoca: - "Pekala şimdi size bir numara yapalım" der.. Karşısında
durmakta olan çınar ağacına; - "Ey ulu çınar çabuk yanıma gel!" der.
Tabii ne gelen ağaç var ne giden. Hoca yürümeye başlar ağacın yanına
varır. Akşehirliler: - "Ne oldu Hoca ağacı getiremedin, kendin oraya
gittin!" diye gülünce Hoca: - "Bizde kibir yoktur, dağ yürümezse abdal
yürür", der.
Etmezsen Etme
Adamın biri, bir gün ağacın
altında namaz kılıyormuş. Ağaçta bulunan başka biri de onu izliyormuş.
Namazını bitiren adam daha sonra namazının kabul olması için Allah'a
dua etmeye başlamış. - "Allahım sen namazımı kabul et." Ağaçtaki adam:
- "Etmem", diye cevap vermiş. Adam şaşırmış. Tekrarlamış: - "Allahım
sen kıldığım namazı kabul et." - "Etmem." Adamın şaşkınlığı iyice
artmış. Yine: - "Allahım sen namazımı kabul et", demiş. Ağaçtaki adam
tekrar: - "Etmem", deyince adam sinirlenmiş. - "Etmezsen etme. Zaten
abdestsiz kılmıştım."